Özgür irade, ahlaki sorumluluğun ve adil övgü/ayıplamanın teminatıdır.
Hak, yükümlülük, suç ve övgü gibi normatif kavramlar, kişinin gerçekten farklı davranabilme kapasitesini varsayar. Determinizm, eylemleri yalnızca dışsal nedenlerin zorunlu ürünü saydığında çöl (hak ediş) ilkesini aşındırır. Özgür irade ise failin nedenlere duyarlı biçimde karar verebilmesini ve karakterini dönüştürebilmesini mümkün kılar. Bu, hem kişisel hesap verebilirliği hem de cezalandırmada ıslah ve bağışlamaya alan açan adalet ideallerini canlı tutar.
Özgür irade, pratik aklın işleyişi ve anlamlı muhakeme için zorunlu bir varsayımdır.
Günlük hayatta “ne yapmalıyım?” diye sorduğumuzda, gerçek seçenekler arasında tartıyoruz; bu, başka türlü yapabilme imkanını içerir. Katı determinizm, gerekçeleri yalnızca nedensel zincirin epifenomenleri yaparak muhakemeyi boşaltır. Bu, eylem rehberliği veren nedenlerin normatif gücünü anlamsızlaştırır. Özgür irade, gerekçelere yanıt verebilme ve kendini nedenlerle yönlendirme kapasitemizi temellendirerek özsaygıyı ve özerkliği korur.
Sinirbilim özgür iradeyi yalanlamak zorunda değildir; bulgular özgür veto ve üstten-aşağı kontrolle uyumludur.
Libet türü deneyler bilinçten önce hazırlık sinyalleri saptasa da, katılımcıların eylemi son anda durdurabildiğini (free won’t) göstermiştir. Schurger ve çalışma arkadaşlarının birikim modelleri, bu sinyallerin zorunlu bir “karar” değil, spontane dalgalanma ve eşik dinamiklerini yansıtabileceğini ileri sürer. Karar verme, çok düzeyli geri-beslemeli ağlarda gerçekleşir ve bilinçli denetim (özellikle prefrontal devreler) davranışı şekillendirmede nedensel rol oynar. Bu tablo, özgür iradenin makul yorumlarıyla çatışmak yerine onları inceltip güçlendirir.
Özgür iradeye inanmak, toplumsal güveni, öz-denetimi ve üretkenliği destekleyen pratik faydalar üretir.
Davranış bilimlerinde, özgür iradeyi zayıflatan telkinlerin hile, saldırganlık veya sorumluluktan kaçınmayla ilişkilendiğini; buna karşılık ajanlığa inancın öz-denetim, yardımseverlik ve kalıcı çabayla birlikte seyrettiğini bildiren deneyler vardır. İş ve eğitim bağlamlarında, “yapabilirim ve sorumluyum” tutumu daha yüksek öz-etkililik ve sebatı besler. Nedensellik çok-etmenlidir ama bu bulgular, özgür iradenin yalnızca metafizik bir iddia değil, kurumsal ve kültürel sağlığın da bir bileşeni olduğunu gösterir. Toplum, failin seçimine değer verdiğinde güven, liyakat ve yenilikçilik kök salar.